gundem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gundem etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir Müslüm Gürses Geçti. Yüreğimizden...

Bir kez daha merhaba;
magazinmatik.com da bu hafta köşemde yazdığım yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Fotoğraflar için Müslüm Gürses Resmi Sayfası admini Bünyamin Özgür'e çok teşekkür ediyorum.


Sevgilerimle




Bir Müslüm Gürses Geçti. Yüreğimizden...


Bir önceki yazımda arabeskten bahsetmiştim. Ortalığı kasıp kavurduğu günleri, bir çok ismi yıldız yaptığı günleri anlatmıştım ve sonra yok olmaya yüz tuttuğu günleri.Sebepleri ile.


O günden beri düşünüyorum o yazıda isimleri yazdığım hayatları. Kimler, kimler kimler... Birini hayatı, yaşadıkları ve hayranları ile irdelemeliydim. Bana en yakın, birebir tanıdığım çalıştığım Müslüm Gürses en iyi seçimdi benim için.
Bir biyogrofi olarak düşünmeyin, o her yerde var; bu bir ustanın hayatını benim yorumlayışım nacizane.
Anne ve kardeş acısını çok genç yaşında yaşamış ve tanışmış acıyla. Bana göre yaşamının her noktasında muhatap olmak zorunda kaldığı bir duygu acı. Arada olan güzel şeyler sadace ona oksijen, nefes alması için olmuş, olduysa.
Bir çay bahçesinde başlayan müzik macerası yıl 1965. Soyadı değişir Gürses olur. Sonrasında ilk 45lik yıl 1968 (Adana basımı). Ardı ardına çıkmaya devam eder 45likler. Ve herşey yoluna girdi derken 1979 yılında yaşadığı korkunç trafik kazası. Kendi tabiri ile öbür uykuya geçmesi.




1981 Muhterem Nur ile tanışır bir turnede. Son nefese kadar sürecek birliktelik başlar. Bu noktada bilmeyenler için hatırlatma gereği duyuyorum. O dönem hayran kitleleri güçlü olan Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve İbrahim Tatlıses dahil tek resmi nikahı olan çift Muhterem Nur ve Müslüm Gürses idi (1985).
1986'da çıkan Küskünüm isimli kaseti 4.350.000 adet satıyor. Daha fazla satan bir albüm var mı? Varsa da ben bilmiyorum.


Ona "baba" lakabı uygun görüldü hayran kitlesi çok büyüdü ve hayranlarının jiletlerle kendilerini kesmesi alışılan bir durum oldu. Peki neden diğer ünlülerin hayranları değil de, Müslüm Gürses hayranları bunu yapıyordu? Adana da organize ettiğim bir konserde, ben sahnede ustayı anons ederken onu bekleyen hayranlarının tam karşımda kollarını kestiğini ve kesilen yerlere gazete kağıdı kapadığını gözlerimle gördüğümde bunun üzerine gitmem gerektiğini düşündüm.
Şöyle bir baktığımızda bu eylemin geçmişte daha fazla olduğunu görüyoruz. Müslüm Gürses'in şöhret olmaya başladığı yıllara dönelim tekrar. Ekonomik şartlar sebebi ile köyden şehire göçün, çalışmaya yurt dışına gidişlerin bol olduğu dönemler. Ülkede ya zengin var ya fakir, ortası yok. Margarin, tüp almak için insanların kuyruğa girdiği o berbat dönemler. Aile içinde ekonomik şartlar sosyal iletişimi engelliyor.Herkes mutsuz, herkes ekonomiye kilitli, herkes hayata tutunma peşinde. Zengin fakir ayırımından veya yine ekonomik sorunlardan sevdiğine kavuşamamış gençler. İşin özü mutsuz bir çoğunluk! Bir adam çıkıyor ve isyan dolu eserler söylüyor. Kendisi de acı dolu bir hayat yaşadığı için dinleyicisine bu duyguyu geçirebiliyor. İsyankar, Esrarlı Gözler, Hayatımı Sen Mahvettin, Yıkıla Yıkıla Yaşayan Benim diyor ve zaten mutsuzlukta dibe vurmuş insanlar, darmadağın ruh hallerinden sebep Müslüm Gürses şarkılarına kendilerine zarar vererek eşlik ediyorlar, o dönem için bu onların isyan şekli.Halkın onu çok fazla sevmesinin bir nedeni de nedir biliyor musunuz? Ona her yerde rastlamak, fotoğraf çektirmek muhabbet etmek mümkündü. Asla kendini ulaşılmaz bir yere koymamıştı. Sıradan bir çorbacıda çorbasını içerken onu görmek yanına gitmek imkansız değildi. Halktan hiç soyutlamadı kendini.
Yıllar geçtikçe aynı tepkiyi verenler azalıyor. 1980 lerde jilet ellerinde Müslüm Gürses konserine gelenler şimdilerde evli çoluk çocuk sahibi. Kollarında jilet, yüreklerinde Müslüm Gürses'in izi var.
Zaman ilerliyor ve daha önce bahsettiğim arabeskte düşüş başlıyor (bknz:bir önceki yazım). Arabesk albümler eskisi gibi satmadığından yapımcılar tarafından tercih edilmiyor. Gazinolar kapanıyor, konserlerde arabesk tercih edilmiyor ve Müslüm Gürses'e tarz değişikliği teklif ediliyor. İsteyerek mi yoksa kazanç için mi hala bilmiyorum, usta bu teklifleri kabul ediyor pop ve rock eserler seslendiriyor. O dönem konuştuğum hayranlarının hepsi buna tepkili, damar tabir ettikleri müziği bekliyorlar ama olmuyor yıllar boyu. Sahne programları ve konserlerinde yine arabesk okuyor Müslüm Gürses ama televizyon ve albümlerde daha esnek eserler okumaya devam ediyor. Evet, entel bir kitle oluşturuyor kendine. Zamanında Müslüm Gürses dinlediğini söylemeye çekinenler arabalarında Müslüm Gürses cd leri ile yolculuk yapmaya başlıyor. Gel gelelim gerçek kitlesini gücendiriyor. Takip ettiğimizde görüyoruz bahse konu kitle yine, Sadece, Senin Hasretin Varken, Sende Kalmış gibi eserleri tekrar tekrar dinlemekten bıkmıyor.

Yıl 2012 usta rahatsızlanıyor, önce sigarayı bırakıyor. Doktorlar ameliyat diyor, o esnada Müslüm Gürses le iki albüm birden çalışıyoruz. Albümün birini tamamlıyor cd kopyayı alıp evine gidiyor, dinliyor. Bir iki şarkının yeniden okunması lazım diyor telefon açıyor ve tüm ekibi stüdyoda topluyor. Yönetmenimiz Kemal Arapoğlu, yapımcımız Yusuf Ziya Oran ve diğer ekip arkadaşlarımız. Huzursuz olduğu bölümleri söylüyor tekrar okuyor. Ertesi sabah ameliyatı var. Stüdyo kapısında arabayı beklerken Mecidiköy de bulunan büyük iş merkezlerine bakıp "bunları buraya neden diktiler, ne gerek vardı" diyor dalgın bakışlarla ve sonra Ziya Bey'e dönüp "ben ölürsem bu albümün adını Veda koyun" diyor. Sabah gülerek giriyor ameliyata olabildiğince pozitif. Ve ameliyattan sonra yaklaşık 4 ay yoğun bakımda yatıyor. 03 Mart 2013 sabah 09.30 da biz onu kaybediyoruz.
Dedim ya! Bir Müslüm Gürses geçti taa yüreğimizden...
Devamını Oku »

Arabesk Diyorum

Merhaba Arkadaşlar
Biliyorsunuz 23 Eylül'de Magazinmatik.com ailesine katıldım ve ilk yazım yayınlandı. O yazımı okumayanlar için bir kez de buradan paylaşmak istedim.





Arabesk diyorum

Kiminin hayatının bir parçası, kiminin asla tahammül edemediği kimilerinin ise gizli kapaklı yalnız başına dinlediği müzikten bahsediyorum.

Ve nereden nereye diyorum.
Geriye dönük baktığımızda, araştırdığımızda 1950 li yıllarda başlamış arabesk dinleme, çalma söyleme eylemleri. 1970 li yıllarda coşmuş 1990 ların ilk zamanlarına kadar sürmüş bu akım.
Kimler gelmiş kimler geçmiş değil mi? Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay Müslüm Gürses mesela. Veya Bergen, Tüdanya, Kibariye, Biricik filan. Hatta ismini hatırlayamadığımız bir çok arabesk yorumcusu gelip geçmiş müzik tarihinden. Mesela kitlesi belirli bir isim Cavit Karabey. Bir milyon satan albümü olmuş ancak o da bir çok arabeskçi gibi zamanla erimiş. Sıradan yerlerde sahne almaya başlamış ve henüz 50 yaşında gittiği bir turnede otel odasında hayatını kaybetmiş. Mesela Bergen. 7 yıllık müzik geçmişinde sayısız eser seslendirmiş çok genç yaşta öldürülmüş ama eserleri hala az sayıdaki arabesk sever tarafından dinleniyor. Bu gibi hikayelerden uzun bir liste çıkar aslında. Şimdilik anlatmak istediklerim için bunlar yeterli diye düşünüyorum.
'Baba' diye lakapları olan ve 70 li yıllardan beri büyük kitlelere sahip olan, ayrıca hala ünlerini koruyan isimlere bir bakalım. Orhan Gencebay. Çizgisini asla bozmadı ama yaptığı işle yaşamsalını artık müzik yaparak sağlayamayacağını düşündüğünden sanıyorum müzik yarışma programlarına jüri üyeliği yaptı. Ferdi Tayfur. Müzikten kazanç onun için de bitmişti ve artık yapabileceği birşey kalmamıştı, rahatsızlandı kötü günler geçirdi ancak şöhretini korumaya kararlıydı. Müslüm Gürses. Sanıyorum ki bu isimler arasında en fazla albüme sahip sanatçıdır. Arabesk dönemi hızını kesmeye başlayınca o da bocaladı albümler satmıyor yapımcılar para yatırmak istemiyor. Sonra kendisine yapılan teklifi kabul etti pop rock söyledi ve hayranlarını küstürdü. Kötü mü söyledi? Tabi ki hayır. Müslüm Gürses çok iyi bir solist her tür eseri hakkını vererek okur ama ondan beklenen pop şarkıları değildi. Kitlesinde düşüş oldu veya kemik tabir edilen hayranları eski şarkılarını dinlediler sürekli. Albümleri satmadı ve son nefesine kadar sahneye çıktı.
Peki ne oldu da milyon satan bu albümler alıcı bulamadığı gibi dinleyicisi de azaldı? Üstelik o dönem arabesk yasağı vardı di mi? 
Bugün arabesk albümler satmıyor, arabesk eser besteci ve söz yazarları para kazanamıyor, solistleri sahneye çıkacak mekan bulamıyor. 
1990 lı yılların başında bir pop furyası oluştu inanılmaz ilgi gördü. O dönemin genci yaşlısı buna yöneldi üstelik yasak değildi her yerde dinleme şansları vardı. Arabeski Türk sanat müziği ile karıştırıp daha yumuşak ve yasaksız bir bir tür daha oluştu fantazi dediler adına. Alternatif müziklerde vardı, rock metal vs. Biraz heves biraz özenme ile bu tarafa doğru giden de oldu.
Arabesk küçümsenmeye başlandı ciddi anlamda. Gizli kapaklı dinleyenleri takip edenleri biliyorum ben mesela, ünlü veya ünsüz. İlerleyen yıllarda bir şarkıcı çıktı arabeski yerden yere vurdu aşağıladı. Onun hayranları ve müzik zevki oturmamış gençler bunu ciddiye aldı. Sonra bu şarkıcı arabesk şarkıları yeniden düzenleyip albüm yaptı ve kazanç elde etti. Tabi arabeskin eskisi kadar ilgi görmemesinin bir nedeni de gazinoların kapanıp barların açılması oldu her türlü üretim durdu.
Görüyoruz ki, hiç bir popülerite kalıcı değil ama arabeskin dünü ve bugünü arasındaki fark bu kadar açık olmasaydı keşke. 
Şu an popüler olan tarz nedir derseniz benim verecek bir cevabım yok. Her tarzın kemik dinleyicileri var ama müzik severler bu kadar karışık tür içinde neyi dinleyeceğine inanın karar vermiş değil.
Bugün Lady Gaga konserine bilet bulamadığını konuşuyorsa ayda 1.000 liraya çalışan taşra gencimiz, biz bu konuları daha çok yazar çizer konuşuruz.
Sevgiler

Devamını Oku »

Mimlendim Mimledim Hadi Bakalım:)




Merhaba Arkadaşlar;

Sevdiğim blogger arkadaşlarımdan Yasemin Kokulu Bir Hayat Yasemin beni mimlemiş. Ben de soruları yanıtlayıp başka blogger arkadaşlarımı mimleyeyim o halde:))
Geçelim mi sorulara?

1)Çok kitaplardan oluşan seriler mi? Yoksa tek kitaplar mı?

Tek kitaplar tercihim ama çok eskiden seri de okumuştum.

2)Sadece kadın yazarlar mı yoksa erkek yazarları mı okumak?

Böyle bir ayırım bugüne kadar hiç aklıma gelmedi:)

3)Kitapçıya gidip kitap almak mı yoksa internet üzerinden kitap almak mı?

Eskiden internet mi vardı? aradığım bir kitap olsa bile gidip dokunmalıyım arka kapakta yazılanlar çok önemli benim için böyle de bir takıntım var. Tabi çok sıkışınca mecburen teknolojiyi kullanıyorum:)

4)Film olan kitapları mı yoksa dizi kitapları mı?

Bu ayırımı da hiç yapmadım. Kitap almak için film dizi vs konusu olmuş kitapları çok az tercih etmişimdir.

5)Günde 5 sayfa okumak mı? Yoksa haftada 5 kitap mı?

Çok iddialı bir soru:)) Günde 5 sayfa çok az ama haftada 5 kitap bitirmem de mümkün değil.

6)Profesyonel bir yazar olmak vada profesyonel bir yorumcu olmak?

Her ikisi de desem yamyamlık etmiş olmam di mi? Yazmayı da yorumlamayı da seviyorum çünkü:)

7)En sevdiğiniz 20 kitabı teker teker okumak mı? Yoksa her gün daha önce okumadığınız bir kitabı okumak mı?

Tabi ki daha önce okumadıklarımı okumak. Ama çok uzun yıllar önce lisede filan, bikaç kez okuduğum kitaplar da oldu. Suç ve Ceza gibi, Kurtlar Arasında Çıplak gibi. Hatta bunları yeniden okuyabilirim:)

8)Kütüphane de çalışmak mı yoksa kitap satıcısı olmak mı?

Kütüphane de çalışıyor olmak isterdim.

9)Favori türünüzden kitaplar okumak mı yoksa favori türünüz hariç diğer her türden kitaplar okumak mı?

Favori tarzım vardır ama ara ara tarzım dışına da muhakkak çıkarım. 

10)Sadece fiziksel kitap kopyalarını okumak mı yoksa sadece e-kitap okumak mı?

Kesinlikle fiziksel kopyalar. E-kitap hiç okumadım, okumayı da düşünmüyorum. Kitabı elime almam lazım kaldığım yere ayracı dikkatle koymam lazım. Kahvemi çayımı o kitabın yanında görmem lazım. O şekilde anlarım okuduğumu:)







Sevgilerimle:)









Devamını Oku »

Günümüzün Bela Sorunu "Bonzai"

Merhaba

Şu günlerde oldukça tanıdık bir kelimeden bahsetmek istiyorum bu yazımda. bonzai.
Bir ergen annesi olarak uzun zamandır araştırmasını yaptığım korkunç bir illet. Sosyal paylaşım sitelerinde gazetelerde televizyonlarda sıkça haberi yapılan bu madde nedir nasıl oluşmuş ülkemize nasıl gelmiş araştırdım ve paylaşmak istedim.
bonzai


Bonzai Nedir?

Sokaklarda genel olarak "bonzai" olarak adlandırılan uyuşturucu gerçekte Sentetik Cannabinoid ismi altındaki birçok maddeden oluşuyormuş. Tamamen kimyasal olan bu maddeler bazı bitkilerin kurutulmuş yapraklarına emdirilerek yapılıyormuş 
Sentetik Kannobionidler etkilerini tespit etmek için insan ve hayvanlar üzerine deney yapılmadan piyasaya sürülmekte imiş
Dünya genelinde Spice silver, spice gold,spice diamond, Spice Arctic Synergy, Spice Tropiccl Synergy, Spice Egypt, Yucatan Fire, Smoke, Sence, ChillX, Highdi’s Almdröhner, Earth Impact, Gorillaz, Skunk, Genie, Galaxy Gold, Space Truckin, Solar Flare, Moon Rocks, Blue Lotus, Aroma, Scope gibi bir çok farklı isim ve ambalaj adı altına satılmış.



Bonzai Türkiye'ye ne zaman girdi?

Uyuşturucu ekimi, üretimi, kaçakçılığı ve kullanımının büyük sorun olmaya devam ettiği dünyada artan fiyatlar, küçük eroin organizasyonlarını daha karlı olduğunu düşündükleri çeşitli uyuşturucu maddelerine yöneltiyor.
Türkiye'de de önemli bir sorun olan uyuşturucu kullanımı, başta gençler olmak üzere bağımlılarını hayattan koparmaya devam ediyor. Genellikle "bir defadan bir şey olmaz" denilerek başlanılan uyuşturucunun pençesinde olan kişiler, para bulamadığında çeşitli yöntemlere de başvuruyor. Uyuşturucunun en ucuzunu almaya çalışan bağımlılar, bazen kurye olarak da kullanılıyor. Uyuşturucu ticareti yapan şüpheliler, çaresiz kalan bu insanların durumundan her fırsatta faydalanmaya çalışıyor.


SAĞLIĞA OLAN ETKİLERİ
Yapılan araştırmalarda şuana dek sentetik kannabinoidlerin gerçek kendi özellikleri sebebi ile ölüme neden olacak bir toksik etkiye sahip olmadığı rapor edilmiştir. Ancak yeni çıkan versiyonlar ile ölüm vakalarının olduğu tespit edilmiştir. Yan etken maddelerin de öldürücü etkiye sahip olduğu bilinmektedir. 
Maddelerin bitkisel ürün içindeki dozaj farklılıkları da bir çok sağlık problemine neden olan farklı bir sebep olarak önümüze çıkmaktadır. Bağımlının kullandığı maddedeki etken maddenin homojen olarak dağılmamış olması sebebi ile yüksek dozda aldığı ve bunun da vücutta ani ve büyük tahribata neden olmaktadır. 

Şu ana kadar net olarak ters etkileri olarak rapor edilen rahatsızlıklar
  • Aşırı stres , bunalım, çalkantı
  • Hipertansiyon nöbetleri
  • Hypokalemia (düşük potasyum düzeyi)
Araştırmacılar esrardaki yüksek dozdaki etkilerin benzerlerinin görülmesine rağmen çok daha tehlikeli oluştuğunu vurgulamaktadır.
Psikolojik semptomların özellikle psikoziz e neden olduğuna dair ciddi deliller bulunmaktadır. Birleşik devletlerde akut böbrek hasarı ile Sentetik Kannabionid kullanımı arasındaki bağlantıları araştırılmaktadır. JWH-018 ın kullanımının istemik inme vakaları ile bağlantısı gözlenmiştir.
2012 yılında birleşik krallık ta annihilation ismi ile pazarlanan bir maddenin kullanımı akabinde hastaneye başvurması akabinde polisin yaptığı baskınlarda birçok işyerinde satılan ürünler üzerinde yapılan incelemede birçok sentetik kannabinoid olduğu tespit edilmiştir. 

(bu bilgiler www.bonzaigercegi.com adresinden)

Ülkemizin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar sebebi ile aileler ciddi sorunlar yaşıyor ve bu yaşanan sorunlardan direkt etkilenen çocuklar oluyor. Gerek kendi imkanları ile gerek arkadaş vasıtası ile bu illete ucuz olduğundan ulaşmaları zor olmuyor. Ocaklar sönüyor daha açığı nesil tükeniyor. Dilerim ergen ebeveynleri olarak bu gibi konuların üzerinde hassasiyetle dururuz. Ayrıca çocuk sahibi olmasak bile sosyal sorumluluk kabul edip konu hakkında bilgilendikten sonra bireysel ne yapabiliyorsak esirgememeliyiz.
Her birimize sağlıklı bir ömür diliyorum
Sevgiler.



Devamını Oku »

İşitme Engellilerin de artık TV yayınlarından faydalanmasını istiyoruz.(İmza Kampanyası)

Sevgili Arkadaşlar;

Sadece bakmak yeterli değil, anlamak da önemli. Bazı ülkelerde yıllardır uygulanan bu sistemin Türkiye'ye de gelmesi gerekir. Anlamak işitme engellilerin de hakkı. Bir anda olmaz belki ama en azından prime time film veya dizi yayınlarını, altyazı seçeneğiyle mecbur tutmalılar. 
Bu kampanyaya hep birlikte destek verelim diyorum.





Kampanyaya destek olmak için İŞTE BURAYI tıklayıp imzalıyoruz.
Eğer mümkünse, lütfen profillerimizde paylaşalım duyuralım.


Devamını Oku »

Önce Tadı Şimdi Adı ile Şöhret Oldu Ciğeristan :))

Meyve Veren Ağaç Taşlanır :))

Ciğeristan'ın başına gelenleri yazacağım bugün, trajikomik bu durum ülkemizin günlerdir gündeminde.
Sosyal Medya paylaşımlar ve profilime gelen mesajlarla güne başladım geçen gün. Linkleri takip edemiyorum peş peşe geliyor hepsi ve hepsinde Ciğeristan sahipleri İsmail ve Ali Kember kardeşlerin Işid lideri veya örgüt mensubu olduğu yazıyor. Daha önce de El Kaide lideri olarak anılmışlardı bu fotoğrafla :)) Provokatör bazı sayfalar Ali Kember ve İsmail Kember in Bilal Erdoğan la çekilmiş fotoğraflarını Işid elemanlarının fotoğrafları ile yan yana montajlayıp işte bunlar! şeklinde işaret etmiş. Yani sırf Bilal Erdoğan la fotoğrafları var, sakalları cübbeleri var diye...Gülsem mi ağlasam mı bilemedim ilk gördüğümde çünkü kim olduğunu bildiğim insanların bu iğrenç iftiraya uğraması önce komik geldi; onlar karıncayı bile incitemeyecek kadar naif insanlar. Sonra bana ulaşan linkler fazlalaşınca olayın iğrençliği büyüdü ve ben kendimi tutamayıp sayfalara müdahale etmeye başladım. 2006 yılından beri tanıdığım insanların bu şekilde rencide edilip karalanmaya çalışılmasını hazmedemezdim.

                                           İşte gündem değiştiren fotoğraf!

Bu da görsel basında yer alan haberlerden derlendi. Ayrıca konu televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde de yer aldı.



Provokatör sayfaların paylaşımları Erdoğan ailesini sevmeyenler tarafından sıkça paylaşılmaya başlandı kimse araştırma gereği duymadan profilinde paylaştı. Olay büyüdü çirkinleşti. Bana kalsaydı ben tüm bu sayfalar için dava açar tazminat alırdım ama Ciğeristan sahipleri bunu bile yapmayacak kadar iyi niyetli ve samimi. Ama paylaşıma devam eden özür metni yazmayan sayfalara bundan sonraki tutumları ne olur bilemem, dilerim tez zamanda avukatlarına gerekli talimatı verip maddi manevi tazminat davalarını açarlar.
Ciğeristan a bugüne kadar sayısız ünlü gitmiş. Siyasetçi sanatçı manken gazeteci vs. Ve bu insanlarla hep fotoğraf çektirilmiş arşivlenmiş.

Mesela böyle;
Selami Şahin, Nilay Dorsa, Savaş Ay

veya böyle;
Muhterem Nur, Asu Han

yada
Seher Dilovan

veya...
Gazeteci Hıdır Geviş

hatta;
Pop sanatçısı Ayaz

Bu fotoğrafları çoğaltmakta mümkün tabi ama çok sıkmak istemiyorum okuyanları. 
Uzun lafın kısası şu örgütlerle hiç bir alakası olma ihtimali bile olmayan bu insanları bu şekilde suçlamak hangi vicdana sığar bilmiyorum. Nasıl bir kin nasıl bir öfke bilmiyorum ama bu insanların hedef gösterilmesini şiddetle kınıyorum. Bu vesile ile şunu da belirtmek isterim ki, tarafınız ne olursa olsun duyduğunuz gördüğünüz her habere inanmayın araştırın bekleyin. İşin sonunda bu provokatör sayfalar gibi özür dilemek zorunda kalmak var.
Ciğeristan ın lezzetleri konusunda ilk fırsatta sizlere yeni bir yazı hazırlayacağım ve sadece o yazı için oraya gidip her safhasını fotoğraflayacağım.
Sevgiler :))

Devamını Oku »

Kaç Gün Kararacak Profiller?

Nasıl anlatılır? Neresinden başlanır ki?

Ülkemiz toplu kayıplara ve bu durumun hoş görülmesine alışıyor mu? Alıştırılmaya mı çalışılıyor? Ne çok soru var aslında kafamda? Soru var da muhatap yok karşımda!
Manisa Soma maden ocağında yaşananlar yaşadığımız son acı olacak mı?
İsteklerim de var sorularımın yanında. Mesela ülkemin insanı kıymetli olsun, canı malı korunsun önemli olsun. Can pazarından çıkan vatandaş sedyeye yatarken sadece sağlığını düşünsün, sindirilmişlikle çizmelerinin sedyeyi kirleteceğini değil hatta ondan önce devleti düşünsün onun sağlığını. Veya enkaz altından çıkarılmış ruhunu teslim etmiş bir vatandaşıma göstermelik hava maskesi takılmasın siyasi kaygılar sebebi ile.
Bunların da öncesinde o insanlar oraya ekmekleri için giriyorsa kazandıkları üç kuruşa karşılık iş güçlerini versinler canlarını değil.
Bir sanatçının yazısında okumuştum. Maden ocağına girip işçileri ziyaret etmek istediğini ancak bunun için aşağı inerken kendisine 'sorumluluk kabul etmiyoruz' gibi bir kağıt imzalatıldığından bahsetmişti. Yani durumun ve riskin ne kadar vahim boyutta olduğunun herkes farkında mı acaba?
İş kazası diye bişey var evet ama bu kaza değil katliam bana göre. Freni sorunlu bir otobüse yolcuyu doldurup yola çıkardığınızı düşünün veya motoru arızalı bir uçağı. Olası bir kazada suçlu olmaz mısınız? Göre bile!
Ülkemde 3 gün milli yas ilan edildi. Sosyal medyada profiller karardı, herkes çaresizliğe isyan ediyor. Üç gün sonra herşey normale dönecek, yazılı görsel medyada profiller aydınlanacak yeniden. Ta ki ülkem yeni bir facia yaşayana kadar (Allah'ım korusun).Kimsenin elinden bişey gelmiyor yazık. Elinden bişey gelenler de neyi ne kadar düzeltecek merak konusu. Düzelmesi için önce durumun dehşetini görmeleri lazım. Sıradan bir iş kazası diye bakılırsa ortada bir sorun yokmuş gibi görünür ve eyvah eyvah!
Şimdi burada Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesinin maddelerini içeren ve imzalarımız ile TBMM ne gidecek linki sizlerle paylaşıyorum. İMZALAMAK İÇİN TIKLAYIN lütfen.

(Demiştim. Madenlere Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi imzalandı. 260 bin imza toplanarak. Bana ne demeyip imza atan 260 bin kişiye tek tek teşekkür ediyorum)
Allah'ım hepsini nur içinde yatırsın. Geride kalanlara sabır ve metanet versin.
Yaralı olan işçilerimiz bir an önce sağlığına kavuşsun diliyorum.

Devamını Oku »