yaşam blogu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşam blogu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yeni Yıl İndiriminde Aldıklarım (Kozmetik Alışverişi)


Merhaba

Kozmetik mağazalarının yeni yıl indirimi devam ederken, ben de faydalanmak istedim. Aldıklarım için bir alışveriş videosu çektim ama #önceblog diyerek burada da sizlerle paylaşmak istedim.

Aslında Rossmann'da satılan bir kapatıcı için gitmiştim ama tek ürünle dönmem mümkün olmadı:) Dilerseniz neler aldığımı yazmaya başlayayım.

Rossmann Alışverişim

Rival de Loop Lifting Serum 11.90
Rival de Loop Oje Çıkarıcı 4.99
Perlodent Diş Macunu 4.99
Rival de Young Far Paleti 9.99
Rival de Young Kapatıcı 8.99
Rival de Loop Clean&Care 5.39
Rival deYoung Oje 2.99


Watsons Alışverişim

Maybelline Ruj 6.99 
Rimmel Matte Ruj 8.99
Watsons Maske 3.99
Watsons oje Çıkarıcı 5.99
Rimmel Ojeler 0.99 

Gratis Alışverişim

China Glaze Oje 12.99 (ikili)
Benri Pamuk 3.99

İşte yeni yıl indiriminden aldıklarım bunlar. Yeni bir yazıda tekrar görüşmek üzere.
Sevgiler









Devamını Oku »

Güzellik ve Bakım Blogları Mimi

makyaj-blogu


Merhaba Arkadaşlar
Severek takip ettiğim blogger arkadaşlarımdan Sevdicann beni Güzellik ve Bakım Blogları başlıklı yazısında etiketlemiş. 
Aslında tam bir kozmetik blogu olmasam da, bir yaşam blogu olarak çok fazla kozmetik yazısı yazdığım için beni atlamamış. Çok teşekkür ediyorum.
Yazısında yine severek takip ettiğim Audrey'ın Şekerleri blogunun yazarı ile röportaj yapmış okumak çok zevkliydi:)
Şimdi geçelim sorulara ve yanıtlarına.

1)Niçin güzellik ve bakım blogu?
1)Aslında tam anlamıyla güzellik ve bakım yazmıyorum ama her kadın gibi ben de kozmetikle iç içe olmayı seviyorum. Yaşamımın içinde bu konular da olduğundan, kullandığım ürünleri takipçilerimle paylaşınca mutlu oluyorum.

2)İlk ne zaman makyaj yapmıştın? Annenin ürünlerini kaçamak kullanır mıydın?
2)Sanıyorum 16 yaşındaydım pembe bir ruj (şimdi hiç kullanmıyorum pembe ruj), göz içine de siyah kalem sürmüştüm hepsi bu. Annemin Terra isminde bir parfümü vardı, babam yurtdışından getirtiyordu bittikçe (o dönem böyle interetten sipariş yok tabi). Hala kokusu burnumda. Arada onu alıp kullanırdım, bir de sabahlıklarına bayılırdım annemin:) Bir gün annem bana İmpulse marka bir deodorant aldı, kırmızı olanından. Parfümlerini rahat bırakmamı söyledi:)

3)Senin için makyaj neyi ifade ediyor?
3)Bir süre mecburiyet, görev gibiydi. Yoğun çalıştığım dönemlerde hergün makyaj yapmak zorundaydım. Ancak o mecburiyet hafifleyince eğlence oldu.

4)En çok beğendiğin güzellik ve bakım markası nedir?
4)Şu marka diyebileceğim bir isim gelmiyor aklıma. Her ürün için ayrı markada ısrar ederim mesela. Allık Kryolan hep ilk tercihim olur, önümüzdeki günlerde blogda yazısını ve onu bulmak için yaşadığım macerayı yazmayı planlıyorum:) Oje markası hiç farketmez rengi önemli ve tercihim simli, sedefli olmaması. Ama tanıtmak için bazen kullanıyorum. Parfüm Christian Dior'un Cherie üzerine tanımadığım bir koku ancak fiyatı sürekli yükseliyor:) Note ürünlerini severim, Essence ürünlerini severim renkli kozmetikte. Hem hesaplı ve verimli ürünleri var bu markaların. Aslında bu sorudan yeni bir post çıkar, ben burada keseyim:)

5)Makyaj çantanda olmazsa olmazların nelerdir?
5)Eğer bir kaç saat için dışarı çıktıysam yanıma makyaj çantası almam. Ama tüm gün olursa törpüm, o an tırnağımda olan oje ve farklı renk bir oje ayrıca aseton kesin olur. Çanta boy bir el kremim, lip balm olur. Allık olur ruj veya lipgloss o gün ne sürdüysem o olur.

6)Günlük olarak sürekli makyaj yapar mısın?
6)Sadece bakım kremlerimi kullanmaya çalışırım düzenli olarak. Makyaj her gün yapmıyorum. Ama arada bişeyleri denemek istersem yap-sil şeklinde evde çalışıyorum.

7)Kendi yapmış olduğun doğal masken var mı?
7)Hiç öyle bir yeteneğim olmadı benim:)

8)Firmalardan reklamını yapman için çok istek geliyor mu?
8)Bu soru bana çok soruluyor, özellikle instagramdan instabloggerlar soruyor. Çok değil ama arada geliyor. Daha çok makale yazmam isteniyor ama içerik benim için önemli. Karşılığı ne olursa olsun, içerik blogumun tabanı dışındaysa yazmam. 

9)Prensiplerin var mı? Kullanmadığım ürünleri yazmam gibi.
9)Kullanmadığım ürünü nasıl yazayım, tabi ki hiç bir şekilde yazmam. Prensiplerim var evet. Hiç bir marka bana "ürünümü iyi yaz" diyemez. Beğenmediysem yazarım, Hüzün Sarısı benim şahsi alanım. Bana güvenen takipçilerim var, asla yanıltamam. Beğendiysem de yazarım aynen kimseye jest yapmam. Beğendiğim veya beğenmediğim çok ürün oldu ama hiç bir ürünle aşk yaşamadım. Bunu merak etmiyor değilim:)

10)Ne sıklıkta alışveriş yaparsın?
10)Belli bir zamanı olmuyor alışverişlerimin. İhtiyaç halinde çoğu. Ama her kadın gibi indirim olunca hamle yapmıyor değilim:)

11)Evli isen eşin bu duruma ne diyor? 
11)Evliyim. Eşim, her zaman bakımlı ve fit olmamı ister ilk günden beri. Mesela tırnağım kırılacak diye benden fazla tedirgin olur. Eskiden haftada iki gün kuaför günümdü, o hatırlatırdı föne gidecek misin bugün çarşamba diye:) O sadece sayısı belli olmayan ojelerime takmış durumda. "Bu da kırmızı, bu da kırmızı, bu da kırmızı kaç tane kırmızı ne gerek var" diyor mesela. Anlatamıyorum ki biri mat, biri farklı marka biri daha koyu vs diye. Bir de evin her yerinden bir oje toplayıp getirmesi çok hoş. "burdan da oje çıktı" şeklinde:)

Sorular ve yanıtları bu kadar. Sevdicann'a çok teşekkür ediyorum
Sizlere de sabırla okuduğunuz için ayrıca teşekkür ediyorum
Sevgiler 

Devamını Oku »

Eva Rose Oje (Elma Şişeli)

elma-seklinde-oje


Merhaba Arkadaşlar

Bugün size çok yaygın olmayan (reklam anlamında), bir ojeden bahsetmek istiyorum. Eva Rose marka ojeleri çok yerde gördüm ama fiyatlarının çok hesaplı olması ve daha evvel hiç duymadığım bir marka olması sebebi ile almayı düşünmedim. Kısaca önyargı diyelim.
Geçen gün  bir kozmetik mağazasından yaptığım alışverişte bu renkleri çok beğendim ve aldım. Eve geldiğimde denediğim ilk renk yeşil oldu. Umduğumun çok çok üzerinde bir oje çıktı karşıma. Sonrasında biraz araştırdım, kullanan herkes memnun. Üç ayrı ayrı şişe modeli daha var. Biri gördüğünüz elma şeklinde Apple markasının amblemi gibi:) Diğeri ters külah gibi üçüncüsü ise bibloya benziyor. Külah gibi olanlardan sadece bir renk vardı aldığım yerde ama biblo şeklinde olan Eva Rose ojelerden üç ayrı renk bulabildim. Onları da deneyip fotoğrafladıktan sonra ayrı bir post olarak sizinle paylaşacağım.
Ojenin genel özelliklerine gelince. Benim için iki önemli unsur var ojede, biri çabuk kuruması diğeri fırça kalınlığı. Fırçası güzel kontrol edebileceğiniz bir boyutta. Kuruma hızı  süper olmasa da iyi, oldukça iyi. Sürüşü, bitişi güzel. Başka renkleri olduğunu da duydum onları da bulmaya çalışacağım.
Biliyorsunuz marka aynı olsa da ojenin rengine göre randımanı da değişiyor. Şimdi size bu küçük detaylardan bahsedeyim ilgili fotoğraflarla birlikte.

Eva Rose 30 numara. Bu ojenin hiç bir yerinde hiç bir kusur yok. Tek katta bile aynı rengi veriyor:)

Eva Rose 21 numara. Bu kırmızının kapatıcılığı biraz sıkıntılı. İki kat sürdüm ama koyu koyu sürdüm. Dolayısı ile kuruma süresi uzadı.

Eva Rose 29 numara. Bu mavide de aynı yeşil gibi sorun fazla yok sadece iki kat kullanmalısınız muhakkak.

Eva Rose 38 numara. En sorunlusu bu renk oldu. Dalgalar, çizgiler bıraktı pigment kötüydü diyebilirim. Fırçasında bir sorun vardı, kontrol edilemez şekilde yani. Tırnak etlerime bulaştı gördüğünüz gibi:)

Söylediğim gibi ojeler genel anlamda iyi. Beklemediğim bir performans gösterdiler kısaca. Fiyatları çok uygun. Sadece her yerde bulmak mümkün olmuyor. Mahalle arası kozmetik dükkanı veya bir milyoncu diye anılan, binbir çeşit ürün satan dükkanlarda bulabiliyorsunuz.
Yeni bir yazıda tekrar görüşmek dileğiyle.
Sevgiler






Devamını Oku »

Takipçilerime Duyuru!

huzun-sarisi

Merhaba Arkadaşlar,

Sizlere blogumda yapmayı düşündüğüm bir farklılıktan bahsetmek istedim. 
Biliyorsunuz bir çok blogger arkadaşımın blogunda "misafir yazar" sekmesi var. Bu arkadaşlarıma ben de eklenmek istiyorum sadece bir farkla. Benim bloguma konuk olacak yazar blogger olmasın, diğer takipçilerimden olsun istiyorum. Projemin adı da farklı kalemler
Peki bu fikir nasıl doğdu? Kısaca anlatayım. Bir kaç gün önce twitterda bir dm aldım. Takipçilerimden biri Fatih Terim'in sokak köpekleri ile ilgili yaptığı talihsiz talimatı(!) ile ilgili isyan ediyordu. Benim sizin gibi blogum olsa neler yazarım diyordu. Tamam bu blogu ben açtım ama beni destekleyenlerle yürüyorum, buyurun siz yazın, ben yayınlarım dedim. Henüz cevap gelmedi:) Bu konuşmanın ardından düşündüm. Herkesin muhakkak söyleyeceği bir şeyler vardır. 
Tüm bu yazdıklarım üzerine; blogumda yazmak istediğiniz her ne var ise bana mail adresimden ulaşıp iletebilirsiniz. Konu kısıtlaması yok, blogum bir yaşam blogu her konuda yazabilirsiniz. Sosyal ilişkiler, kozmetik, isyan, şikayet vs. İsminizin yayınlanmasını istemezseniz onu da normal karşılarım:)
Şimdi yazılarınızı bekliyorum mail adresim blogda var ama mobil giriş yapanlar için bir de buradan yazayım huzun.sarisi@gmail.com 
Neydi bu blogun sloganı? "Gün evinizde başlar Hüzün Sarısı'nda devam eder"
Sevgiler


Devamını Oku »

Ben Küçükken Mimi:)




Merhaba Arkadaşlar:)
Tariflerini zevkle takip ettiğimiz Renkli Pasta Sepeti blogu Nahide Hanım, beni "ben küçükken" miminde etiketlemiş. Oldukça heyecanla yazacağım bir mim olacak, belki arada duygusallaşırım. Öyle ya çocukluk anıları, o masumiyetin hatırlanması kimi etkilemez ki. Hemen geçeyim ben çocukken nasıldım anlatmaya:)

Atatürk'ten kısa bir süre sonra doğmuşum o kadar eski yani, tam hatırlamıyorum tarihi .p Mart soğuğunda, yeni evli bir çiftin ilk çocuğu olarak İstanbul'un tam ortası Fatih'te. 3-4 yaşından sonrası başlıyor hatıralar canlanmaya. Bir kere çok bilmiş bir kız cocuğuydum, öyle bir çocuğa ben katlanabilir miyim bilmiyorum işin açığı. Bir çocuk herşeye karışıp fikir beyan eder mi? Ben büyümüş, sonra küçülmüş gibi dır dır çene.
4 yaşında filan komşumuz Nilgün abla beni çalıştığı bankaya götürürdü. O zaman böyle banko sistemi değildi bankalar, herkesin odası vardı. Mekanik bir daktilo verirdi bana bir sürü de kağıt. Çat çut gelişi güzel basardı o sert harflere sonra Nilgün abla bu bitti başka kağıt tak derdim. Hiç üşenmez üf demez gelir yeni kağıt takardı ben yine saçma sapan yazılar yazardım ciddi bir iş yapıyormuş edasıyla.
Dayımın tayini İstanbul'a çıktı, ben yine 5 yaşındayken. Sakarya'dan geldi 3 ay kadar bizde kaldı o arada bana okuma yazma öğretti. Yolda tabelalar, yerde bulduğum gazete parçaları ne bulduysam okurdum annemin elini bırakıp.
7 yaşında okula başladım, okuma yazma bildiğim için onlar çizgi çubuk yaparken ben sıkılıyordum. Öğretmenim (kulakları çınlasın canım içi kadın Nursel Topçu), bir üst sınıfa vermek istedi beni annem kabul etmedi.
Ben çocukken evimin pazar kahvaltıları çok önemliydi. İşte bunu yazarken ağlayabilirim. Babam sadece pazar günleri bizimle kahvaltı ederdi çünkü. Herkesten önce kalkar haftalık kahvaltılığımızı Sinan Market'ten alır (o zaman böyle market zincirleri yok, şarküteri tarzı marketler var). Annem o arada çayı demler sallan yuvarlan saat 11 olur kahvaltı masası kurulur.  Ailece kahvaltı yaparız ve tek kanal olan TRT de bir western filmi başlar. John Wayne veya Robert Redford ya da Rock Hudson kement çevirir at üzerinde. Heyecanla izleriz:)
Annemin ailesi Sakarya'da olduğundan her yaz oraya giderdik ben küçükken. Orayı memleketimiz bilirdik. Gideceğim netleştiğinde uyku girmezdi gözümüze kardeşimle birlikte heyecandan. Daha Boğaz Köprüsü'ne gelmeden "ne kadar kaldı anne" diye sormaya başlardım; yol beni tutardı:)
Ben küçükken babamın ailesi hep bize gelirdi inanılmaz kalabalık olurdu ev. Bir defasında yemek masasında yer yok, çocuklar için yere sofra bezi sererek hazırlamışlar yemekleri. Ortalığı yıktım ben büyüdüm, ben de masa yiyeceğim diye:)
Oyuncaklarla arası olmayan bir çocuktum ben. 6 yaşında tutturdum el işi öğrenicem diye. Annem bana tığ ile zincir çekmeyi öğretti. Sordum, ben şimdi bu zincirle ne yapıcam dedim. Perde kenarına süs yapıyorsun dedi. Nasıl sevindim işe yarar bişey yaptığımı düşündüğüm için anlatamam. Sonra kendimi geliştirdim zincirle kolye yüzük filan yapmaya başladı:)) Her gelen misafire yüzük yapıyordum, onlar da aaa ne güzel olmuş diyorlardı ben de çok seviniyordum.
Ben küçükken yeni yıl kutlamaları dansöz ve tombaladan ibaretti sanki, he bir de fırdöndü vardı. Fırdöndü oyununda halam kadar şanslı birini tanımadım:)
Ben küçükken dizi seyredilirdi yine tek kanallı dönemde. Dallas, Flamingo Yolu ve Bizim Ev aklımda kalanlar. Ben o zaman da sevmezdim dizileri takip etmeyi bugün de değişen pek bir şey yok. Hatta Asmalı Konak dizisini yarım bölüm bile seyretmediğim için hakarete uğruyordum geçenlerde o derece uzağım. Bir kaç oyuncu var çok beğendiğim onların olduğu projelere bakmaya çalışıyorum ara ara.
Ben küçükken Nilüfer hayranıydım, o da değişmedi hala tek hayran olduğum ünlü Nilüfer:)
Ben küçükken de anaç bir yapıya sahiptim, 7 yaşında yeni doğan kardeşimi ayağımda sallamak onu uyutmak için anneme yalvarırdım. 10 yaşına geldiğimde banyosu benden sorulurdu kardeşimin. 
Uykuyu .çok seven bir çocuktum, top tüfek davul ile uyandırırlardı beni ama şimdi uykuya hasret bir hayat yaşıyorum:)
Küçükken ben çok mutluydum ama çok. Annem babam kardeşimlerim, herşey ne kadar güzeldi bir bilseniz. Bugün de hamdolsun hepsi yanımda hepsi benimle ama çocukluğumda yaşadıklarım aklıma gelince "keşke büyümeme şansım olsaydı, böyle bir seçeneğim olsaydı" demekten alamıyorum kendimi.
Ben de bu özel mimi yanıtlamak isteyen herkesi mimliyorum.

Sevgiler
Devamını Oku »

Üç Dart Ödülü Aldım, Hayırlı Olsun:)




Tekrar Merhaba;

Bilemeyenler için: Bu uluslararası bir blog keşif etkinliği. Takip ettiğiniz okuduğunuz blogları ödüllendiriyorsunuz.
Beni de sevgili Gülümse Yüzüme Soslu Badem ve Küçük Kaşif bu ödüle layık görmüşler. Her üçüne de çok teşekkür ediyorum.






Benim ödülüm, her şartta blog yazmaktan vazgeçmeyen blog yazarlarının hepsine olsun...










Devamını Oku »